Daha fazla göster
Yayla (Süleymanlı) Gölü ve Kestane Deresi ilçenin önemli doğal güzellikleri arasındadır. İlçe sınırları içinde Yenicekent Kasabası’nda Tripolis Antik Kenti bulunmaktadır. Derbent köyünde ise sulama amaçlı kullanılan Derbent Barajı bulunmaktadır. İlçe dağ yamacına kurulmuştur ve 3 tarafı dağlarla çevrilidir. İlçenin en yüksek noktası 1151 m ile Geleyli Tepesi’dir.
Denizli Merkez’e 42 km uzaklıktadır. En yakın demiryoluna 18 km uzaklıktadır. İlçeden Denizli-Manisa karayolu geçer. Komşuları Manisa-Sarıgöl, Aydın-Buharkent, Denizli-Akköy, Denizli-Sarayköy ilçeleridir.
İdari yapı
Buldan´a bağlı toplam 1 belde ve 28 köy vardır.
Coğrafi yapı
Denizli’nin en gelişmiş ilçelerinden biridir.
Buldan İlçesi Ege Bölgesinin iç kısmında yer almakta olup, doğuda Güney İlçesi, batıda Kuyucak, kuzeyde Sarıgöl, güneyde Sarayköy İlçeleriyle komşu bulunmaktadır.
Yüzey şekilleri bakımından dalgalıdır. Alçak ovalar ve platolar birbirini tamamlar. Arazinin tamamı denizden yüksektir. Buldan platosu alçalarak Sarayköy tabakasına ulaşır. İlçenin diğer alanları dağ ve platolarla kaplıdır.
İlçe merkezinin batısında 1500 m yükseklikte, dağ içi düzlüğünde Süleymanlı gölü vardır. Çok eskiden bu gölün bir ark sistemiyle Buldan’ın yeşil bahçelerini suladığı bilinmektedir. Buldan’ın doğusuna doğru arazi yüksekliği giderek azalır. İlçe topraklarının yaklaşık üçte birinin bulunduğu bu bölge, Adıgüzel Barajı’nın sularıyla verimini giderek arttırmaktadır. Büyük Menderes Ovasının tarıma elverişli toprakları üzerinde Yenicekent, Doğan, Oğuz, Mahmutlu ve Bölmekaya köyleri kuruludur.
İlçedeki ormanlar iki büyük yangında tahrip olduğundan, çeşitli kuruluşların ortak çalışmalarıyla yeniden ağaçlandırma başlanmıştır.
İlçenin Asıl Ege ile İç Ege arasında bulunması iklim çeşitliliğine neden olmaktadır. İlçenin doğusunda Akdeniz iklimini andıran bir iklim görülür. Yazlar sıcak ve kurak, kışlar ılık ve yağmurludur. Hiç kar yağmaz, don olayına rastlanmaz. Yıllık yağış ortalaması 600–700 m²’dir. Güney ve batısındaki dağların deniz etkisini azaltması yüzünden Tosunlar, Kuyucak ve Sarayköy’e göre daha az yağış alır.
İç kesimlerdeki yüksek yayla alanlarında iklim giderek karasallaşır. Yazları sıcak, kurak ama ovaya göre serin geçer. Kışlar soğuk ve kar yağışlıdır, don olayı görülür. Karlık tepesi ve yakın çevresinde kuyularda özel olarak kar depolanır, yazın satılır. İlçenin üç tarafı dağlarla kaplı olduğundan sert rüzgârlara rastlanmaz.
Ekonomi
Buldan bezinden yapılmış kadın giysileri
Buldan ekonomisi ağırlıklı olarak tekstil ürünleri üzerinde yoğunlaşmıştır. Daha çok geleneksel biçimde evde yapılmakta olan dokuma ürünleri bu tekstil sektöründe önemli paya sahiptir.
Doğal güzellikleri
Sazak Dağı
İlçenin güneydoğusunu boydan boya kaplar. 1117 metre yükseklikte bulunan bu dağa aynı zamanda Kumralıpaşa dağı olarak da anılmaktadır.
Yenice kaplıcaları
İlçeye 16 km mesafede bulunan Yenice Kasabası sınırları içerisinde bulunan kaplıca yarı asfalt, yarı stabilize yolla Denizli-İzmir karayoluna bağlanır. Yol Tripolis harabelerinin yanından geçmektedir. Önceleri kubbe altında, ortasında ayakları sokmak için çizme şeklinde tasarlanmış bir göbek taşı bulunmasından dolayı Çizmeli hamam denilmiştir. Günümüzde kubbe kaldırılmış kaynak üzerinde yeni tesisler yapılmıştır. Suyun sıcaklığı 44 derece olup bileşiminde hidrokarbonat, sülfat, sodyum, kalsiyum iyonları bulunmaktadır.
Kaplıca başta romatizma olmak üzere; kalp, damar sertliği, deri hastalıklarının tedavisinde önemli bir etken olmaktadır.
Aynı yörede halk tarafından Çamur Hamamı olarak anılan Gamere kaplıcası da benzer özellikleriyle özellikle iç turizme hizmet etmektedir.
Kestane Deresi
İlçe merkezine 1 km uzaklıkta olup şehrin batısında yeşillikler arasında bulunmaktadır. 1967 yılında dönemin belediye başkanı Ethem Tümbay tarafından imar ettirilen bu alan bugün hem çay bahçesi hem de restoran bölümüyle yöre halkına ve dışarıdan gelen turistlere hizmet vermektedir.
Talat Tarakçı Parkı
Dönemin belediye başkanı Talat Tarakçı tarafından 1936 yılında yaptırılmıştır. İlçe merkezinde yer alan bu park ilçeye doğal bir güzellik kazandırmaktadır. 2012 yılında yeniden düzenlenerek hizmet vermeye devam etmektedir.
İçme Deresi
İlçenin güneyinde; ilçeye 5 km mesafededir. Kaynaktan çıkan bu şifalı su içme suyu adını almıştır. Özellikle mide hastalıklarının tedavisinde yarar sağladığı bilinmektedir.
Yukarı Vakıf Çayı
Şehirden 2 km uzaklıkta çamların içinde bir dinlenme yeridir. İlçenin günümüzde en önemli turistik mekânlarından olan bu yer özellikle yaz mevsiminde iç turizme büyük bir canlılık kazandırmaktadır.
Toprakçı Kaşı
Şehre 1 km uzaklıkta, eski yayla yolu üzerinde geniş bir düzlük ve küçük bir çam ormanından oluşan mekandır. Buldan’ın büyük bir bölümü ile Pamukkale’ye kadar geniş bir alanı seyretme fırsatı sunduğu için Buldan halkının en gözde seyir tepelerindendir. Özellikle yaz geceleri serin bir ortam arayanların vazgeçilmezidir; çünkü bulunduğu yer itibarı ile yaz-kış çok rüzgâr alan bir bölgedir. Birkaç sene önce bu bölgeye “rüzgâr enerji panelleri” kurulması gündeme gelmiştir.
Tripolis Antik Kenti
İlçemize bağlı Yenice kasabasının hemen yanındadır.
Helen dilinde üçlü kent anlamına gelen Tripolis ismi Anadolu’da iki kente daha verilmiştir. Bunlardan biri Trabzon’da, diğeri ise Karia’dadır.
Tripolis’in eski ismi Apollonia olup M.S. 3. yüzyılda Seleukoslar tarafından kurulmuştur. Ana Tanrıça Kybele, Artemis, Apollon ve onların anneleri Leto’ya bu kentte saygı duyuluyordu. Ayrıca sikkelerinde de Leto’nun kabartması yer alıyordu.
Tripolis’in tarihte ismi Sardeis’den çıkan Kral Yolu’nun Philadelphia (Alaşehir)’dan sonra Tripolis’den geçerek Phrygi’nın batı ucundaki Hierapolis’e bağlanmasıyla geçer. Burası yolların birleştiği bir sınır kenti konumunda idi. Ayrıca 1190’da Alman İmparatoru Friedrich Barbarossa, Haçlı Seferlerinin başında buradan yoluna devam etmiştir. Bizans İmparatoru Dukas Batatzes kenti onarmış ve etrafını surlarla çevirmiştir. Kentten günümüze Roma dönemi yapı kalıntılarından bazı parçalar gelebilmiştir. Tiyatro ile Gymnasium’un kalıntılarının dışında arkeolojik kazı ve yüzey araştırması yapılmadığından pek bir şey günümüze gelememiştir.
Buldan´ın tarihçesi
Selçuk beyleri doğudan devamlı göç eden Oğuz aşiretlerini batıya göç ederek ilerde zapt edeceği yerlere onları yerleştirmek amacını takip ediyordu. Göçebe Türk aşiretleri Menderes’i geçerek şimdiki Buldan çevresine gelip hayvancılıkla uğraşmaya başlamışlardır. Çağış mevkiine yerleşmişlerdir. Bizans hakimiyeti altında bulunuyorlardı. 1215 senelerinde yapıldığı sanılan bu yerleşme şimdiki Buldan’ın çekirdeğini teşkil etmektedir. Bunları doğudan elen Türk boyları takip eder. Denizli taraflarına gelen aşiret oymakları Selçuklular tarafından, maksatlı olarak Buldan çevresine geçip yerleşmeleri teşvik edilmiştir.
Gelen bu göçebe boyları bulundukları yerin adını çarşamba koymuşlar, hayvancılığın yanı sıra ziraatla uğraşmaya, uygarlıklarını kurmaya, pamuk ve yünden kirmanla eğirdikleri ipliklerle kaba saba fakat sağlam giyim eşyası dokumaya başlamışlardır. dokumaları kısa zamanda çevrede ün salmıştır. Osmanlı padişahı Osman Gazi’nin Çarşambayı Lazikiye’de dokunan kırmızı şallardan elbise yaptırıp giydiği rivayet edilmektedir. Tripolis şehri 1305 tarihinde Germiyan Beyi Birinci Yakup tarafından fethedilmesi üzerine buranın dokumaları Osman Gazi’ye duyurulduğu bilinmektedir. Çağışta tamamen Türkler tarafından oluşturulmuş Çarşamba Köyü 2600 nüfusa ulaşmıştır. Tripolis şehrinden Filedelfiye (Alaşehir) giden yol kenarına kurulmuş olan bu köy zamanla tanınmış buraya hayvan satın almaya, dokunmuş mal satın almaya gelen tüccarların uğrak yeri olmuştur. Buldan çevresinde Germiyanoğlularının hakimiyetinin tam olarak ne zaman bittiği bilinmektedir. Ancak 1335 tarihinde Çarşamba’nın idaresinin Aydınoğlularına geçtiğini (Türkiye Tarihi Cilt-II) biliyoruz. 1340 senesinde Buldan ve çevresinin yine Germiyanoğlularına mensup İnanoğlularının hakimiyetine geçtiğini söyleyebiliriz. Germiyan Hükümdarı 2. Yakup Beyin erkek evladı bulunmadığından 1428’de II. Murat’ı ziyaret ederek ölümünden sonra Germiyan beyliğini tamamen Osmanlı idaresine terk edeceğini bildirmiştir. Nitekim 1429 yılında bu vasiyet gerçekleşmiş; Germiyan Beyliği tamamen Osmanlı topraklarına katılmıştır. 1354 tarihinde meydana gelen büyük depremde çarşamba ve Tripolis şehirleri fazlasıyla zarar görmüştür. Türklerle Hıristiyanlar o ana kadar beraber yaşarlarken bir kısım Hristiyan ahalinin başka yerlere göç etmiş; daha sonra da yanı başına bugünkü Yenice kasabası kurulmuştur.
Artık Çarşamba’yı Lazikiye’de yaşamanın gittikçe güçleştiğini fark eden o tarihte sözü geçen ağalarından olan Hıdır Ağa adamlarını toplayıp şimdiki Güroluk mahallesine göç ederek (1579) mekân tutmuşlardır. Hıdır Ağa’dan daha sonra ya da onuna beraber geldiği düşünülen Alaca aşireti reisi Mehmet Ağa’da ikinci olarak gelmiş; şimdiki Düzalan mahallesine 1580 tarihinde yerleşmiştir. O tarihte şimdiki Buldan’ın bulunduğu alan ormanlık olduğu için iki beyin adamları tarafından ağaçlar kesilerek yerlerine toprak örtülü evler yapılmıştır. hâlen Çarşambayı Lazikiye’nin bulunduğu yer olan Çağış’ta 15 ev bulunmaktadır. Kurucularına izafeten Hıdıroluk mahallesi denilmiş; 1938 yılında ise Güroluk olarak değiştirilmiştir. Alacaoğulları da ilk mescidi yaptıklarından bulunduğu yere Alacamescid mahallesi denilmiş; bu isimde 1938 yılında Düzalan mahallesi olarak değiştirilmiştir. Bunları daha sonra Anadolu’dan gelen Türk boyları takip etmiştir. Sonradan gelen Abbas Ağa ve adamları bugünkü Çaybaşı mahallesinin mekân tutmuş; orayada Abbas Mahallesi denmiştir. 1938 yılında içinden geçen çayın ismi dikkate alınarak çaybaşı mahallesi olarak değiştirilmiştir. Araplı aşiretinden İlyas Ağa’da bugünkü Kurtuluş mahallesine yerleşmiştir. Yeni kurulan bu yerin ismi üzerine pek çok söylenti vardır. Çarşambayı Lazikiye halkı belden giyindiklerinden Boldan; diğer bir rivayete göre eşkıyalardan kaçıp dağın eteklerine sığındıklarından Bulda al; başka bir rivayete göreyse dağların bolluk olmasından dolayı Boldağ isimlerinden geldikleri söylenebilir. Eski kayıtlarda Boldan olarak ismi karşımıza çıkmaktadır. Cumhuriyet döneminde Buldan’a çevrilip bu isimde karar kılınmıştır. Katip Çelebi’nin Cihannüma adlı eserinin 634. sayfasında Denizli ovasında Ezine’nin (Sarayköy) şimali garb tarafında iki saatlik yerde Boldan’ın bulunduğu ve her hafta pazar kurulduğunu yazmaktadır. Çam ağaçlarıyla bezeli bir dağın eteklerine kurulu Buldan daha sonraları gittikçe gelişmiş 1779’da Aydın iline bağlı bir bucak olmuştur. Bu gelişimini devam ettiren Buldan 1847 yılında yine Aydın iline bağlı bir ilçe, Denizli’nin sancak olmasından itibaren 1883 yılından itibaren Denizli sancağına bağlı bir ilçe olmuştur. Denizli’nin 1923’te il olmasıyla beraber Buldan Denizli vilayetine ilçe olarak bağlı kalmaya devam etmiştir.
Buldan´da yer adları
Buldan bilindiği üzere çok eski bir yerleşim birimidir ve uzun bir süredir Türklerin hakimiyet alanındadır. Orta Asya’dan akın akın Anadolu’ya gelen Türk boyları hızla buraları Türkleştirmiştir. 1071 Malazgirt Savaşı ile başladığı sanılır; fakat yaygın kanının aksine bundan çok önce Oğuzların Anadolu’ya çeşitli vesilelerle girdiği bugün ispat edilmiştir. İşte bu Oğuz boyları Anadolu içinde ilerleyişleri neticesinde dönem dönem Buldan ve çevresinde küçük yerleşim yerleri oluşturmuşlardır. Kayı, Salur, Afşar, Kınık, Beydili, Yazır ve Bayat boylarına bağlı aşiretler bugün merkezdeki mahalle ve köylerimizin ilk kurucularıdır. Eskici Kara Mehmetler, Tireller, Gugular, Seyrekle, Orpaklar, Sertler, Sarılar, Karalar, Karakeçililer, Sarıkeçililer, Saltuklar, Çakmaklar, Fakıhlar, Ceritler, Ceditler, Cabarlar, Çakırlar, Aldirekli, Kaşıkçı, Curalar, Haylamazlar, Parmaksızlar, Süllüler, Dinbazlar, Sakallılar, Hatıplar, Karagözler. Bu oymak ve aşiretler zaman içinde yer değiştirip kaynaşarak bugünkü Buldan’ı oluşturmuşlardır.
Yer adları, o yörenin tarihi, kültürü ve kimliği hakkında bilgi vermesi bakımından büyük öneme sahiptir. Buldan’ın kimliği hakkında bu yer adlarına bakarak bir kanaat edinmek mümkündür. Yer adları deyince sadece yerleşim yerleri değil ovalar, tepeler, pınarlar, dereler, belenler, ovalar, yollar, çeşmeler de anlaşılmalıdır. Pamukkale Üniversitesinde Yrd. Doç. Levent KURGUN hocamız bu konuda yaptığı çalışmada Buldan’daki yer adlarının %93’ünün Türkçe olduğunu saptamıştır. Bu bizim için çok önemli bir veridir. Bu bilgi yüzyıllardır dokumacılıkla uğraşan Buldan halkının yalnız ipliği, ipeği değil tarihi de Türkçe dokuduğunu göstermektedir. Bu yazıda bizim yapacağımız Buldan ve köylerindeki yer isimlerinden tespit edebildiklerimizin köken ve anlamlarına dikkat çekmek ve bu isimleri kategorize etmektir.
Önce Buldan isminden başlayalım. Bu ismin anlamı ve veriliş biçimiyle ilgili çokça söylenti vardır. Biri, bu yöredeki kişilerin bol don ve elbise giydiklerinden dolayı çevrede boldonlular şeklinde anıldığı ve ismin boldon sözünden bozulduğudur. Diğeri eşkıya ve haramilerin baskınlarından yılan halkın daha önceleri aşağıda savunmasız ve korunaksız bir bölgede yaşadıkları, bunların zulmünden ormanlık ve sarp yamaçlara saklandıkları ve eşkıyaya ithafen bulda al dediklerinden hareketle Buldan olarak anıldığıdır. Bir de Buldan civarının eski ismi olan Apollon’un yöredeki Türkler tarafından yüzyıllar içinde değiştirilerek ve Türklerin kendi söyleyiş biçimine uydurarak bu hale getirildiği iddiası vardır.
Bütün bu söylentilerin ve yakıştırmaların dışında gerçeğe ve akla en uygun şudur. Buldan isminin kökeni Türkçe buladan sözcüğüdür. Anlamı Çınar ağacıdır (TDK Derleme Sözlüğü Cilt 2). Buldan’daki çınar- kestane ağaçlarının bolluğu ve tarihi belgelerde ve yazışmalarda “boladan, bulladan” şeklinde ismin yer alması bu iddiayı kuvvetlendirmektedir. L. Kurgun bey buladanın aynı zamanda bir Türk oymağının ismi olduğunu ve Osmanlının Bursa Sancağında geçtiğini tespit etmiş ve bunu Buldan’daki Bursa Mahallesi ile ilintilendirmiştir. Bu sözcüğü Yunanca’da, Arapça’da hatta Luwi dilinde arayan diğer araştırmacıların Buldan’ı bir türlü Türk’e ve Türkçeye yakıştıramamasını bilimsellikle değil de kompleksle açıklamak gerektir.
Buldan’da yer adlarına kökenlerine göre bakacak olursak su, hayvan, bitki, kişi, boy adlarının ve tasviri adların geniş yer tuttuğunu görürüz.
Su adlarına örnek olarak Çayırderesi, Gölbaşı, Dörtpınar, Güzpınar, Kovanoluk, Kurudere…
Bitki adlarına örnek: Çamköy, Gülalan, Kestanederesi,
Kişi adlarına örnek: Hasanbeyler, Sarımahmutlu, Abbas, Hıdıroluk, Süleymanlı
Boy Adlarına örnekler: Oğuz, Kaşıkçı, Eldirek, Karaköy (Karakeçili Yörüklerinden almıştır ismini)
Tasviri adlara örnek: Karagöz çeşmesi, Yalçınkaya, Bozalan, Aktaş, Akyar
Bunların dışında bugün anlamları neredeyse unutulmuş olan yer adları vardır.
Kepsel: Kuru çam odunu
Yonatça: İyi, tam, düzgün, doğru dürüst, sağlam
Kayran: Taşlı, kumlu, ekime elverişli olmayan toprak
Meğere: Yeni dikilen ve henüz üzüm vermeyen bağ
Alandız: Ağaç köklerinden çıkan filizler(palandız)
Bakacak: Bir tepede çevresinin en iyi görülebildiği yüksek yer, gözetleme yeri
Çağış: Bal.
Alanyazı: Göz alabildiğine geniş düzlük, ova.
Eğrek: Dinlenme yeri.
Turfanyüzü: Turfan bugün Çin’e bağlı Doğu Türkistan’da bir şehrin adıdır. Bu şehir sularının bolluğu ve toprağının bereketiyle anılır. Buldan’daki bu mevkii de yine bağ ve bahçeleri sularıyla meşhurdur. İhtimaldir ki burası Turfan’dan bir parça gibi düşünülüp bu isim verilmiştir.
Eldirek: Oğuz boylarına bağlı bir oymak olan Aldirekliler bu köyü kurduğu için bu isim verilmiş olabilir.
Süleymaniye: Bulgaristan’dan Türkiye’ye göç eden Türkler İstanbul’da toplanmışlar ve kendilerine gösterilecek yeri beklemektedirler.Bu köyü kuran yurttaşlarımızda Süleymaniye Camii önünde toplandıkları için köy bu isimle anılmıştır.
Zehrenti: Zahire (tahıl) konulan yer anlamına gelmektedir.
Buldan´a özgü yemekler
Balcan Sovan
Çiğ (yahut közde pişirilmiş) patlıcan ve yeşil biber, (çiğ yahut yağda hafif kavrulmuş) soğan, domates, peynir ve koyu erik veya nar ekşisi yufka içine konarak dürüm yapılır. Dürüme dövülmüş çitlembik de konulabilir.
Çağla Dürümü
Çağla ve taze çitlenbik (bedren) havanda döğülür. Kaynamış yumurta, yeşil soğan, peynir, maydanoz doğranıp çağla-bedren döğmesi ile karıştırılır, tuz ve zeytin yağı eklenir, yufka içine konarak dürüm yapılır.
Tere-marul dürümü
Haşlanmış yumurta ve peynir doğranır; tere, marul, roka, maydanoz, dereotu, yeşil soğan yufka yerleştirilir, üzerine toz kırmızı iber ekilir, biraz zeytinyağı dökülür ve dürüm yapılır.
Oğmaç
Kuru yufka kırıntısı, peynir ve soğan karıştırılır, üzerine su serpilir, avuçta sıkılır.
Göce Yemeği
Buğday taş değirmende yarılır yani parçalar halinde kırılır. kırılmış buğday taneleri yıkanır. su ve tuz konarak kaynatılır. Ateşten indirilir. suyunu çekince içine sarımsaklı yoğurt konur ve karıştırılır. servis yapılırken üzerine tavada kırmızı biberle eritilmiş tereyağı dökülür.
Arap yemeği
Kuşbaşı doğranmış tavşan eti haşlanır veya kavrulur. Darı unu sıcak suyla yoğrularak hamur yapılır ve parmak kalınlığında çubuk haline getirilir. bu hamur çubuk küçük parçacıklara bölünür. Buğday ve darı unundan hazırlanmış tereyağlı çorba yapılır. Hamur parçacıkları ve tavşan eti bu çorbaya katılır ve pişirilir.
Çentme Yemeği
Kabak küçük küpler halinde doğranır, tereyağda kavrulur, sonra üzerine yumurta kırılır ve biraz daha kavrulur.
Küpeç kebabı
Oğlak veya kuzu eti küpeç içine konur. Küpeçin ağzı hamurla kapatılır ve kor üzerine konur veya fırına verilir.
Çörek dolması
Bir gün bekletilerek bayatlaştırılmış yuvarlak fırın ekmeğinin üst tarafından kabuğu el girecek kadar kesilerek alınır. Buradan ekmeğin içi boşaltılır. Çıkarılan ekmek içi ufalanır. Kıyma kavrulur, rengi kızarırken içine tereyağı ve ufalanmış ekmek içi katılarak kavurma işlemine biraz daha devam olunur. Kavurma işlemi sona yaklaşırken içine iri taneli kırılmış ceviz ve maydanoz katılır. kavrulmuş olan karışım boşaltılmış ekmeğin içine konur. kesilmiş kapakta yerine konur. Bir tepsinin içine birkaç asma çubuğu yerleştirildikten sonra içi doldurulmuş ekmek çubukları üstüne konur. ekmeğin üstüne sulandırılmış domates salçası dökülür ve tepsi fırına konur. Bir müdet sonra sulandırlımış domates salçasından ekmek üstüne biraz daha dökülür ve tepsi tekrar fırına konur.
Pekmezli Kabak Yemeği
Kuşbaşı et haşlandıktan veya kavrulduktan sonra içine sert kabak, tereyağı, su ve akşamdan ıslatılmış nohut eklenir ve kaynatılır. yemek pişirmek üzere iken içine sıcak pekmez eklenir.
Saraylı
Tepsinin dibi yağlanır. ekmek olarak yenilen, kızgın saçta pişirilmiş yufkalar su serpilerek yumuşatılır. Yufka içine iri dövülmüş ceviz konur ve yuvarlanır. Yuvarlanmış yufka tepsi tepsi içine yılancari şekilde yerleştirilir. En üste de yağ sürülüp tepsi fırına sürülür. Piştikten sonra soğumaya bırakılır. Ayrı bir kapta biraz sulandırılmış pekmez hafifçe ısıtılır, parmak yanmayacak derecede ısınmışken tepsiye dökülür. Pekmez yerine şekerli su da kullanılabilir.
İncir Tatlısı
Kuru incir yıkanır, sapları kesilir ve ince dilimler halinde kesilir, süt ve şeker eklenerek kaynatılır.