Medicana International İstanbul Hastanesi Medikal Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Deniz Arslan, “Sigara, alkol, obezite, virüs, bakteriler, UV ışınları ve kimyasal karsinojenler gibi çevresel faktörler tüm kanser nedenlerinin yüzde 50’sini oluşturmaktadır, önlenebilir. Kanserin yarısını önlemek elimizde.” ifadelerini kullandı.
Medicana International İstanbul Hastanesi’nden yapılan açıklamaya göre, kanser, tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de önemli bir halk sağlığı sorunu. Uluslararası Kanser Araştırma Ajansı (IARC) verilerine göre, 2020 yılında tüm dünyada yaklaşık 20 milyon yeni kanser vakasına rastlanırken, yaklaşık 10 milyon kişi kansere bağlı nedenlerle hayatlarını kaybetti. Türkiye de ise geçen yıl yaklaşık 230 bin yeni kanser vakası tespit edilirken, yaklaşık 130 bin kişi kansere bağlı nedenlerle yaşamını yitirdi.
Açıklamada görüşlerine yer verilen Medicana International İstanbul Hastanesi Medikal Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Arslan, kanserin sebepleri, korunma ve tarama yöntemlerini aktardı.
Arslan, bu konuda 3 temel nedenin sayılabileceğini belirterek, şunları kaydetti:
“Birincisi, rasgele mutasyon dediğimiz, yaşlanmaya bağlı olarak genlerimizde meydana gelen önleyemediğimiz değişikliklerdir. Bu tüm kanser nedenlerinin yaklaşık yüzde 35’ini oluşturmaktadır. İkincisi, kalıtsal geçiş ve ailevi yatkınlıktır, kanser nedenlerinin yüzde 15’ini oluşturur. Bu da önlenemez fakat erken tanı çoğunlukla mümkündür. Üçüncüsü, sigara, alkol, obezite, virüs, bakteriler, UV ışınları ve kimyasal karsinojenler gibi çevresel faktörlerdir, tüm kanser nedenlerinin yüzde 50’sini oluşturmaktadır, önlenebilir. Buradan da anlaşılabileceği gibi kanserin yarısını önlemek elimizde.”
Sigaranın tüm kanserlere bağlı yaşam kayıplarının yüzde 35 nedeni olduğuna işaret eden Arslan, “Sigara, en sık görülen akciğer kanserinin yüzde 95 ana sebebidir. Bunun yanında baş, boyun, meme, böbrek, idrar torbası, pankreas ve rahim ağzı kanserlerine yol açmaktadır. Sigaraya hiç başlamamalı, içiyorsak bırakmalıyız.” ifadelerini kullandı.
– “Alkolün vücutta yıkımı sonucu ortaya çıkan Asetaldehit direkt DNA hasarına neden oluyor”
Prof. Dr. Arslan, alkolün de tüm kansere bağlı yaşam kayıplarının yüzde 5-10 nedeni olduğunu vurgulayarak, “Özellikle baş, boyun kanseri, meme, yemek borusu, mide, pankreas ve kolon kanserine yol açabilmektedir. Alkolün vücutta yıkımı sonucu ortaya çıkan Asetaldehit direkt DNA hasarına neden olmakta, bunun sonucunda kanser gelişebilmektedir. Günde bir kadeh alkol kullanmak bile kaza, tüberküloz ve kanser gelişimine yol açarak yaşam süresini azaltmaktadır.” değerlendirmesinde bulundu.
Obezitenin başta meme, pankreas, böbrek, rahim ve karaciğer kanserleri için başlıca risk faktörü olduğuna işaret eden Arslan, kilo kontrolü sağlamanın birçok kanserin gelişimini önleyebildiğini bildirdi.
Arslan, egzersizin, az veya orta düzeyde birçok kanser gelişimini azaltırken, ayrıca meme ve kolon kanseri başta olmak üzere birçok kanserin tekrarlama oranlarını düşürdüğünün kanıtlandığını belirtti.
Kırmızı et ve işlenmiş et tüketiminin (salam, sosis, jambon, sucuk gibi) özelikle kalın bağırsak kanser riskini kesin olarak artırdığından Uluslararası Kanser Araştırma Birimi’nin ya hiç tüketilmemesi ya da tüketiminin azaltılmasını önerdiğini anımsatan Arslan, şu değerlendirmelerde bulundu:
“Hava kirliliği çeşitli solunum yolu hastalıklarına yol açmasının yanında, akciğer kanseri ve diğer birçok kansere neden olabilmektedir. Güneşten korunma sonucunda daha az UV ışınlarına maruz kalınması başta melanom (ben kanseri) ve diğer cilt kanser gelişimini azaltmaktadır. Güvenli cinsel ilişki HPV, HIV, EBV, Hepatit B ve C gibi kanserle ilişkili virüslerin (rahim ağzı kanseri, lenfoma, kaposi sarkomu, baş boyun ve karaciğer kanseri gibi) bulaşmasını azaltmaktadır. Ayrıca, HPV ve Hepatit B’ye karşı koruyucu aşı yapılmalıdır. Aile öykümüzü ve kansere genetik yatkınlığımızı biliyorsak genetik danışmanlık alarak ve uygun zamanda başlayacağımız kanser tarama yöntemleriyle kanser gelişmeden tedbirler alabilir ve erken teşhis sağlanarak yaşam kaybının önüne geçebiliriz.”
– “Kanser önlenebilen, erken teşhisi ve tedavisi mümkün bir hastalıktır”
Verilen bilgiye göre, kanserleri düzenli tarama testleri ile erken teşhis etmek mümkün oluyor.
Bunlardan bazıları şöyle:
“Meme kanseri; en önemli tarama yöntemi mamografidir. Mamografi tarama yöntemi meme kanserine bağlı ölüm riskini yüzde 20 azaltır, yaptırmayanlarda ileri evre meme kanser gelişimi 4 kat artmıştır. Ortalama meme kanseri riski olan kadınlarda tarama 45-54 yaşları arasında yıllık yapılmalıdır. 55 yaşından sonra 2 yılda bir tarama tavsiye edilir. Fakat istiyorlarsa 40 ve 55 yaşından itibaren de yıllık tarama yaptırabilirler.
Akciğer kanseri; ağır sigara içiciliği olan (günde bir paket 30 yıl ya da iki paket 15 yıl içmiş olmak gibi) özellikle 50-80 yaş arasındaki kişiler, sigarayı 15 yıl içinde bırakmış olsalar dahi ve hiçbir şikayetleri bulunmasa da yıllık düşük doz toraks (akciğer) tomografisi ile tarama yaptırmalıdırlar. Böylece teşhiste ileri evre akciğer kanseri saptanma oranı yüzde 50’den yüzde 10’lara düşmekte, ilk evrede saptanma oranı yüzde 70’lere varmaktadır.
Kalın bağırsak kanseri; tarama yaşına 45 yaşında başlanması önerilmektedir. Yıllık gaitada gizli kan, 3 yılda bir rektosigmoidoskopi (alt kalın bağırsak kısmının kontrolü), 10 yılda bir kolonoskopi (tüm kalınbağırsağın kontrolü) yaptırmalıdır.
Rahim ağzı kanseri; düzenli olarak kadın doğum uzmanlarının belirleyeceği aralıklarda pap smear ve HPV testi yaptırılmalıdır.
Prostat kanseri; 50 yaşından itibaren düzenli olarak PSA testi ve elle makkattan muayene önerilmektedir. Unutulmamalıdır ki kanser önlenebilen, erken teşhisi ve tedavisi mümkün bir hastalıktır.” Kaynak (AA)