Pandemi gibi olağanüstü koşulların hakim olduğu dönemlerde toplumsal düzeni sağlamak adına belirlenen kurallara uyulması son derece önem arz ediyor. Özellikle yaz ayları ile birlikte önceki aylara nazaran toplumda pandemi kurallarına uymakta rahatlığın arttığını belirten uzmanlar, rahatlamanın ruhsal ve duygusal bir hal oluşu ile rahatlama sonucu gelişen davranış modelleri arasında önemli bir çizgi bulunduğunu ifade ediyor. Uzmanlar, maske takılmamasının ve umursamaz davranışların diğer bireyleri riske atan, huzursuz eden, onların da rahatlama ve yeniden gündelik yaşama adapte olma sürecini zorlaştıran bir davranış şekli olduğuna dikkat çekiyor.
Üsküdar Üniversitesi Sosyoloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. Ebulfez Süleymanlı, pandemi döneminde kuralsız davranışların sosyolojik etkileri hakkında değerlendirmelerde bulundu.
Toplumsal düzen kurallara uyulmasına bağlı
Prof. Dr. Ebulfez Süleymanlı, ‘Toplum yaşamının düzen içinde devam edebilmesi, insanların gerek birbirleriyle ve gerekse toplumla olan ilişkilerinde uyacakları bir takım kuralların varlığına ve bunlara uyulmasına bağlıdır.’ dedi ve sözlerine şöyle devam etti:
“Özellikle pandemi gibi olağanüstü koşulların hakim olduğu dönemlerde toplumsal düzeni sağlamak adına belirlenen kurallara uyulması son derece önem arz ediyor. Covid-19 pandemisinin başlangıcından günümüze kadar olan süre zarfında da vatandaşlar tarafından bu kurallara büyük ölçüde uyulması kitlesel bulaş riskinin önüne geçilmesinde ciddi bir etkendi. Fakat son dönemlerde özellikle yaz ayları ile birlikte önceki aylara nazaran toplumda pandemi kurallarına uyulması hususunda artan bir rahatlık gözleniyor. Bu rahatlığı oluşturan etkenler arasında kriz ortamına sağlanan uyum ihtiyaç olarak gelişen adaptasyon, tehlikeyle karşı karşıya olma durumunun yarattığı ağırlığın hafifletilme ihtiyacının baş göstermesi, aşılama oranı arttıkça güvende hissetme halinin belirmesi, bıkkınlık, özlem, yeniden sosyal hayata karışma arzusunun baskın gelmesi, vb. pek çok husus sayılabilir. Bunlar daha çok gözleme dayalı ve sezgisel olarak değerlendirilebilecek etkenlerdir.”
Kuralsızlık davranışları sorunlu bir davranış modeli
Rahatlamanın ruhsal ve duygusal bir hal oluşu ile rahatlama sonucu gelişen davranış modelleri arasında önemli bir çizgi bulunduğunu belirten Süleymanlı, “Bu bağlamda son dönemlerde artan ‘kuralsızlık’ davranışlarını sorunlu bir davranış, hatta toplumsal eylem biçimi olarak ele alabiliriz. Bir diğer deyişle, rahatlama ve alışma gibi tutumların kuralsızlık davranışını beraberinde getirme zorunluluğu olmadığını düşünerek kurallara aykırı davranmanın toplumsal yaşamdaki etkilerinin ele alınıp değerlendirilmesi önem arz ediyor.” dedi.
Diğer bireyleri riske atan bir davranış söz konusu
Kurallara aykırı davranmaya verilecek ilk ve en gündelik somut örnek olarak toplu ulaşım veya kapalı kamusal alanlarda maske takma kuralına karşı zorunluluk ve tereddüt hissetmeksizin maske takmayı reddetmek ya da umursamamanın sayılabileceğini ifade eden Süleymanlı, “Dolayısıyla diğer bireyleri riske atan, huzursuz eden, onların da rahatlama ve yeniden gündelik yaşama adapte olma sürecini zorlaştıran bir davranıştan söz ediyoruz. Bu durumda öncelikle bireyler arasında davranışsal ve duygusal karşıtlıklar meydana geliyor.” ifadelerini kullandı.
Soruna iki yönden yaklaşılmalı
Prof. Dr. Ebulfez Süleymanlı, ‘Maske takmayı reddeden ve umursamaz davranan bir birey, onun bu davranışına tanık olan ve maruz kalan bireyi kendi tutumuna zıt bir konuma getiriyor.’ diyerek sözlerini şöyle sürdürdü:
“Sonuç olarak da umursamazlığın evhamı ve güvensizliği tetiklemesi, uyarılara sert bir ret ve çıkışma ile tepki vermenin sinme, çaresiz hissetme veya daha da gerilme gibi durumlar ortaya çıkıyor. Bunu önemli ve güncel bir toplumsal sorun olarak ele aldığımızda, bu soruna sosyolojik açıdan iki yönden yaklaşmalıyız. Birincisi, toplumsal düzene ve kurallara aykırı davranmak; ikincisi de birlikte yaşam olanaklarını zedelemek. İlk açıdan baktığımızda, birey-yapı tartışmasını yeniden belirleyici kılan bir perspektife dönüyoruz. Örneğin bu açıdan bu davranışlar; sosyolojik bakış açısıyla “sapma” davranışı olarak nitelendirebileceği bir uyumsuzluk, norm karşıtlığı, normun dışında kalma, düzeni bozma ve düzenin dışında kalma gibi süreçlere tekabül edebilir. Maske zorunluluğuna ve aşılamaya karşı hareket geliştiren bireylerin ve grupların, bu anlamda, yapıyla, düzenle ve kurallarla çatışmaya girdiği fark edilmelidir. Bu çatışmanın bireyin hakları dahilinde engellenemeyecek ve engellenemez bir potansiyel olduğunu kabul etmek gerekir. Ancak haklar çerçevesinden baktığımızda, meselenin asıl sorun teşkil ettiği ikinci bakış açısına varıyoruz. Maske ve aşı karşıtlığını ele aldığımızda bu tavrın yapıya yönelik bir tutumken bireylere yönelik bir tavra dönüşmesi, bireyin yapıyla çelişme hakkını aşan ve birlikte yaşamın olanaklarını zedeleyici ve hak ihlal edici durumlara yol açtığını görüyoruz.
Yeni bir toplumsal deneyim gelişebilir
Post – corona sürecinde bireysel ve toplumsal risk olgusunun etkinliğini daha fazla hissettireceği ön görüsünde bulunan Prof. Dr. Süleymanlı, “Bireyler artık doğrudan hasta olmasa bile sürekli olarak kendilerini daha fazla risk altında hissedebilirler. Alışılagelen toplumsallık biçimlerinden farklılaşacak yeni bir toplumsal deneyimin gelişme ihtimali bulunuyor. Bireylerin kendini içinde bulunduğu zorunlu sosyal izolasyon onların bilinç ve niyet durumlarını değiştiriyor. Fakat zaman içerisinde bu deneyim yerini tercihi izolasyon ya da dayanışma biçimlerine de bırakabilir.” diye konuştu.